Pazartesi, Ağustos 15, 2016

Hülasa Bu Bir Gece Hezeyanı


Oluşumunun varlık bulduğu yerde, kafanda, oluşturduğun cevaplar mekanizması -sanırım buna iç ses de deniyor- eğer ipleri yavaşça ele almaya başlarsa işler tehlike boyutlara gidiyor demektir. Sorulan sorulara verilen karşıt yanıtlar, insanı iç varlığında besler, genişletir. Ancak aynı sorulara kendilerin dışında başkaları cevap vermiyorsa, tartışığın muhtelif konular günlük hayattaki insanlar kanadına yansımıyorsa, eğer gerçekten "hah, ben bu argümanı şimdi aştım" dediğin noktayı daha tartışmalıyken bile kimseye açmamış ya da savunamamışsan, işte evet bu noktada, işler sarpa sarıyor.

Hayatın kendi içerisindeki akışına karıştığında, zamanında kendi kendine etüt ettiğin onca sorunun, başlığın, dilemmanın cevap anahtarları birisiyle aynı konu üzerinde iki kelam ederken senden ayrılıp gidiyor. Ve sen, bahsedilen şey hakkında birkaç basmakalıp ifadeyi kullanıp geçiyorsun. Kendinle harcadığın zamana, kendinle boğuşmaya ayırdığın efora ihanet ediyorsun. Yahut "içindeki kendilerin sana ihanet ediyor" mu denmeli.

Vakitlice seslendirmediğin, yazmadığın, konuşmadığın, tartışmadığın, insanlarla yüzleştirmediğin her fikir sana ihanet edecek; en akılda kalması, dile dökülmesi gereken anda. İşte bu yüzden yaptığım çoğu fiilin nihai amacı: unutmamak için.